|
Category |
Turkish |
English |
|
General |
|
1 |
General |
bir dizi delik açma |
perforation n.
|
|
2 |
General |
bir dizi delikten biri |
perforation n.
|
|
3 |
General |
belirli bir dizi dua |
the rosary n.
|
|
4 |
General |
inancı pekiştirmek ve yaymak için düzenlenen bir dizi toplantı |
revival n.
|
|
5 |
General |
rüyada olduğu gibi bir dizi tutarsız hayal |
phantasmagoria n.
|
|
6 |
General |
bir dizi küçük talihsizlik |
a series of minor mishaps n.
|
|
7 |
General |
bir dizi sağlık problemi |
a series of health problems n.
|
|
8 |
General |
bir dizi sağlık sorunu |
a series of health problems n.
|
|
9 |
General |
bir dizi kas kasılması |
a series of muscle contractions n.
|
|
10 |
General |
bir dizi basit talimat |
a simple set of instructions n.
|
|
11 |
General |
bir dizi insan |
cavalcade n.
|
|
12 |
General |
bir dizi olayın oluşturduğu bölüm |
chapter n.
|
|
13 |
General |
kolye gibi birbirine zincirleme bağlanmış bir dizi benzer şey |
necklace n.
|
|
|
14 |
General |
bir dizi aralıklı çizgiden oluşan süs |
tirle-wirlie [scottish] n.
|
|
15 |
General |
bir dizi aralıklı çizgiden oluşan süs |
tirly-whirly [scottish] n.
|
|
16 |
General |
bir dizi düşünce |
vein n.
|
|
17 |
General |
yan yana bulunan bir dizi yer |
vianage n.
|
|
18 |
General |
birbirine yakın konumlanmış ve grup olarak kabul edilen bir dizi yer |
vicinage n.
|
|
19 |
General |
tek bir arazi üzerine sıkışık inşa edilmiş bir dizi tek katlı evden her biri |
villa home [australia] n.
|
|
20 |
General |
mankenlere özgü bir dizi pozdan oluşan bir dans stili |
voguing n.
|
|
21 |
General |
kağıttan üretilmiş bir dizi kibritin konulduğu küçük karton paket |
matchfolder n.
|
|
22 |
General |
manikür yapmak için gerekli bir dizi edevat |
manicure set n.
|
|
23 |
General |
süs eşyaları için kullanılan bir dizi hafif ve açık raf |
whatnot n.
|
|
24 |
General |
bir dizi garaj |
mews n.
|
|
25 |
General |
bir dizi bölümden oluşan bir şeyin iki uç bölümü dışında kalan kısmı |
middle n.
|
|
26 |
General |
bir dizi benzer konutun parçası olan müstakil ev |
home unit [australia/new zealand] n.
|
|
27 |
General |
dürüstlük sisteminin temelini oluşturan bir dizi kural |
honor code n.
|
|
28 |
General |
dengede durarak asılı kalan, ince tel veya ipe asılı bir dizi hafif şekil |
mobile n.
|
|
29 |
General |
havada hareket edecek şekilde ince tel veya ipe asılı bir dizi hafif şekil |
mobile n.
|
|
30 |
General |
fiilin bir gerçekliği ifade edip etmediğini ayırt etmeye yarayan bir dizi çekim formlarına verilen ad |
mood n.
|
|
31 |
General |
hedefe ulaşmak için yapılan bir dizi eylem |
movement n.
|
|
32 |
General |
bir dizi zekice ve çabuk verilen yanıt |
repartee n.
|
|
33 |
General |
oyuncuların bir dizi eşyayı kısa süre inceleyip ardından hatırlayabildikleri kadarını kağıda yazdıkları bir oyun |
observation n.
|
|
|
34 |
General |
bir dizi zımbırtı |
gimmickry n.
|
|
35 |
General |
bir dizi zımbırtı |
gimmickery n.
|
|
36 |
General |
bir dizi rutin görev |
daily dozen n.
|
|
37 |
General |
bir dizi eksene referansla çizilmiş belirli büyüklükler arasındaki ilişkinin görsel anlatımı |
graphical record n.
|
|
38 |
General |
yüzey üzerinde ızgaralanmış veya kabartılmış bir dizi işaret |
grill n.
|
|
39 |
General |
bir dizi hareketin ilki |
opening move n.
|
|
40 |
General |
bir dizi oyunun çoğunluğunun kazanılmasıyla elde edilen zafer |
rubber n.
|
|
41 |
General |
bir dizi göçmen |
immigration n.
|
|
42 |
General |
bir dizi beceri |
competence n.
|
|
43 |
General |
birbirini takip eden bir dizi şey |
consection n.
|
|
44 |
General |
delikli kartta deliğin açılabileceği bir dizi dikey konum |
column n.
|
|
45 |
General |
bir dizi delik |
indentation n.
|
|
46 |
General |
bir dizi kesik |
indentation n.
|
|
47 |
General |
bir dizi çentik |
indentation n.
|
|
48 |
General |
bir dizi gözlem sonucu elde edilerek gösterge olarak kullanılan faktör |
index n.
|
|
49 |
General |
ebeveyn eşliğindeki bir dizi kaz yavrusu |
parade n.
|
|
50 |
General |
birbirine geçirilerek koni şekli oluşturan bir dizi ağırlık |
pile [obsolete] n.
|
|
51 |
General |
binadan yukarıya doğru yükselen bir dizi sütun |
pilotis n.
|
|
52 |
General |
oyuncuların sırayla bir dizi soruyu yazılı olarak cevaplayıp kısa ve komik hikayeler oluşturdukları oyun |
consequences [uk] n.
|
|
53 |
General |
uzun sıra halinde ilerleyen bir dizi insan |
crocodile n.
|
|
54 |
General |
(yapraklarla oluşturulan) bir dizi eşmerkezli daireden oluşan yuvarlak şekil |
curlicue n.
|
|
55 |
General |
bir dizi ayrı parçadan oluşma özelliği |
discreteness n.
|
|
56 |
General |
sunulması veya ele alınması gereken bir dizi şey |
docket n.
|
|
57 |
General |
sayfa benzeri bir dizi bölüm halinde katlanmış olan basılı kağıt |
folder n.
|
|
58 |
General |
sıra, dizi veya topluluk halinde bulunup zorlu bir sınav teşkil eden şey |
gauntlet n.
|
|
59 |
General |
(eskrimde) sürekli yapılan bir dizi saldırı ve savuşturma |
phrase n.
|
|
60 |
General |
(tasarruf olarak) bir dizi kasıtlı elektrik kesintisi |
rolling blackout n.
|
|
61 |
General |
bir dizi hareketli ve dağınık olay içeren eser veya yapım |
romp n.
|
|
62 |
General |
bir dizi bağlantılı daireden oluşan apartman |
rooms n.
|
|
63 |
General |
(hipodromda) bir dizi ahırın önünde uzanan üst kapalı yürüme yolu |
shedrow n.
|
|
64 |
General |
film veya dizi gibi başka bir formata uyarlanan bir kitabın içeriğine tümüyle sadık kalınmasında ısrarcı olan hayran |
purist n.
|
|
65 |
General |
film veya dizi gibi başka bir formata uyarlanan bir kitabın içeriğine tümüyle sadık kalınmasında ısrarcı olan hayran |
book purist n.
|
|
66 |
General |
bir dizi kitap içeriğinin örnek ve açıklamalarını içeren kitap |
prospectus n.
|
|
67 |
General |
ekilen bir dizi tohum |
drill n.
|
|
68 |
General |
bir dizi delik açmak |
perforate v.
|
|
69 |
General |
bir dizi önlem almak |
take precautions v.
|
|
70 |
General |
bir dizi tek gecelik aşk yaşamak |
run through a series of one-night stands v.
|
|
71 |
General |
bir dizi etkinlik yapmak |
conduct a series of activities v.
|
|
72 |
General |
bir dizi etkinlik gerçekleştirmek |
conduct a series of activities v.
|
|
73 |
General |
birine bir dizi soru sormak |
ask somene a series of questions v.
|
|
|
74 |
General |
bir dizi operasyon geçirmek |
have a series of surgeries v.
|
|
75 |
General |
bir dizi ameliyat geçirmek |
have a series of surgeries v.
|
|
76 |
General |
bir dizi operasyon geçirmek |
have a series of operations v.
|
|
77 |
General |
bir dizi ameliyat geçirmek |
have a series of operations v.
|
|
78 |
General |
bir dizi siper kazarak hedefe ilerlemek |
trench [obsolete] v.
|
|
79 |
General |
ana anahtara uygun bir dizi kilit tasarlamak |
master-key v.
|
|
80 |
General |
belirli bir amaç doğrultusunda, rotayı veya sevkiyat yerini değiştirmek gibi istikamette ve konumda bir dizi değişiklikler yapmak |
manoeuver v.
|
|
81 |
General |
projeyi bir dizi önemli adımla planlamak |
milestone v.
|
|
82 |
General |
(bir dizi öğeyi) hızlı bir şekilde taramak |
rifle v.
|
|
83 |
General |
bir dizi küçük istasyon kasabasını ziyaret etmek |
whistle-stop v.
|
|
84 |
General |
bir dizi metalik ses çıkarmak |
drill v.
|
|
85 |
General |
(bir dizi vuruşla) metal yüzeyini işlemek |
pean v.
|
|
86 |
General |
bir dizi olguya bağlı olmak |
supervene v.
|
|
87 |
General |
birbirini takip eden bir dizi (şey) |
succession of adj.
|
|
88 |
General |
bir dizi ... |
a series of adj.
|
|
89 |
General |
bir dizi şeklinde |
in a sequence adv.
|
|
Phrasals |
|
90 |
Phrasals |
(bir dizi sayıyı) hızlıca toplamak |
run up v.
|
|
91 |
Phrasals |
(biri/bir şey hakkında) bir dizi arama/görüşme yapmak |
call around (about someone or something) v.
|
|
92 |
Phrasals |
(biri/bir şey hakkında) farklı kişileri/bir dizi insanı aramak |
call around (about someone or something) v.
|
|
93 |
Phrasals |
(bir dizi ayrı ses kanalını) daha az sayıda ses kanalı oluşturmak için birleştirmek |
fold down v.
|
|
Colloquial |
|
94 |
Colloquial |
bir dizi aksilik |
a chapter of accidents n.
|
|
95 |
Colloquial |
bir dizi şok |
a series of shocks n.
|
|
96 |
Colloquial |
(özellikle suç soruşturması sırasında ortaya çıkan) bir dizi bağlantılı finansal işlem ve takas |
money trail n.
|
|
97 |
Colloquial |
kullanıcıların internet sitesinden ayrılmalarını önlemek için kullanılan bir dizi yönteme verilen ad |
mousetrapping n.
|
|
Idioms |
|
98 |
Idioms |
bir dizi/seri ani, sarsıcı hareket |
bump and grind n.
|
|
99 |
Idioms |
bir dizi talihsizlikler |
a chapter of accidents n.
|
|
100 |
Idioms |
bir dizi şanslı olay |
lucky streak n.
|
|
101 |
Idioms |
bir dizi şanslı olay |
streak of good luck n.
|
|
102 |
Idioms |
bir dizi talihsizlik |
string of bad luck n.
|
|
103 |
Idioms |
bir dizi şanssızlık |
string of bad luck n.
|
|
104 |
Idioms |
bir dizi talihsizlik |
streak of bad luck n.
|
|
105 |
Idioms |
bir dizi şanslı olay |
string of good luck n.
|
|
106 |
Idioms |
bir dizi şanssızlık |
streak of bad luck n.
|
|
107 |
Idioms |
tavşanların yaşadığı bir dizi yeraltı tüneli |
rabbit warren n.
|
|
108 |
Idioms |
bir dizi hata |
a chapter of accidents n.
|
|
109 |
Idioms |
bir dizi talihsizliğin yaşandığı bir dönem |
a run of bad luck n.
|
|
110 |
Idioms |
bir dizi şanslı olay |
a streak of (good) luck n.
|
|
111 |
Idioms |
bir dizi şanssızlık/talihsizlik |
a streak of bad luck n.
|
|
112 |
Idioms |
bir dizi şanslı olay |
a string of (good) luck n.
|
|
113 |
Idioms |
bir dizi şanssızlık/talihsizlik |
a string of bad luck n.
|
|
114 |
Idioms |
bir dizi düşünce/fikir |
a train of thought n.
|
|
115 |
Idioms |
bir dizi zorluk/sıkıntı |
can of worms n.
|
|
116 |
Idioms |
bir dizi/seri ani, sarsıcı hareket yapmak |
bump and grind v.
|
|
117 |
Idioms |
bir dizi şanssızlık yaşamak |
have a run of bad luck v.
|
|
118 |
Idioms |
bir dizi talihsizlik yaşamak |
have a run of bad luck v.
|
|
119 |
Idioms |
bir dizi kazalar silsilesi halini almak |
be a chapter of accidents v.
|
|
120 |
Idioms |
bir dizi kazaya/soruna dönüşmek |
be a chapter of accidents [uk/australia] v.
|
|
121 |
Idioms |
bir dizi bir şey yaşamak |
have a run of something v.
|
|
Trade/Economic |
|
122 |
Trade/Economic |
amerika'da belirli eğitime ve mesleki koşullara sahip ulusal muhasebeciler birliği'nin düzenlediği bir dizi sınavları geçmiş olan muhasebeci |
certified management accountant n.
|
|
123 |
Trade/Economic |
bir dizi birbirinden ilgisiz mallar üreten ve satan firmalardan oluşan büyük şirket |
conglomerate n.
|
|
124 |
Trade/Economic |
her bir elemanın bir önceki ve sonraki elemandan farkının hep aynı olduğu dizi |
arithmetic progression n.
|
|
125 |
Trade/Economic |
sıfır veya negatif işareti taşıyan bir dizi değişme |
run n.
|
|
126 |
Trade/Economic |
fiyatı manipüle etmek için aktif ticaret görüntüsü yaratmak amacıyla yapılmış bir dizi işlem |
daisy chain n.
|
|
127 |
Trade/Economic |
satıcının mülkünü satışa çıkarmadan önce edinmesi gereken bir dizi belge |
hip [uk] [wales] abrev.
|
|
Politics |
|
128 |
Politics |
bir dizi temel atma töreni |
a series of groundbreaking ceremonies n.
|
|
129 |
Politics |
seçim kampanyası kapsamında bir adayın bir dizi küçük kasabayı ziyaret ettiği turne |
whistle-stop tour n.
|
|
130 |
Politics |
abd anayasası veya haklar bildirgesi'nde zımnen yer alan bir dizi hakka ait veya ilgili |
penumbral [us] adj.
|
|
Industry |
|
131 |
Industry |
ham pamuk veya yünü açıp temizlemekte kullanılan bir dizi döner sivri uçlu tekstil makinesi |
willying machine n.
|
|
132 |
Industry |
baskılı kumaşı solmaya dirençli hale getirmeye yarayan bir dizi tekne |
soaper n.
|
|
Media |
|
133 |
Media |
bir dizi sezonunun tüm bölümlerinin aynı anda yayınlanması |
binge model n.
|
|
Technical |
|
134 |
Technical |
tek noktadan tuturulmuş bir ip üzerinde kurulmuş, bir blokta bir dizi kasnak ve ağırlığın bağlı olduğu hareketli bir blokta başka bir setten oluşan bir makara kombinasyonu |
taglia n.
|
|
135 |
Technical |
bir dizi halka şeklinde bağlanma |
catenation n.
|
|
136 |
Technical |
makine tahrik kayışının uçlarını birleştirmek için kullanılan ince deriden kayış veya bir dizi metal kelepçe |
lacing n.
|
|
137 |
Technical |
cam üzerine çizilen ve mikroskobun gücünü test etmek için kullanılan farklı yakınlıktaki bir dizi ince çizgi |
nobert's lines n.
|
|
138 |
Technical |
demir şeritleri dairesel tekerlek jantlarına dönüştürmekte kullanılan bir dizi ağır silindir |
tire bender n.
|
|
139 |
Technical |
metali şekillendirmeye yarayan bir dizi düz veya yivli rulo |
train n.
|
|
140 |
Technical |
bir dizi ampulden oluşan kondansatör |
allihn condenser n.
|
|
141 |
Technical |
bir dizi üçgenin diğer kenar uzunluklarını hesaplamaya yarayan üçgen kenarı |
base line n.
|
|
142 |
Technical |
bir dizi üçgenin diğer kenar uzunluklarının hesaplanabildiği bir üçgen kenarı |
baseline n.
|
|
143 |
Technical |
(türbin üzerindeki) bir dizi bıçak |
blading n.
|
|
144 |
Technical |
(grafik teorisinde) bir grafikteki bağımsız olan ve birbiriyle kesişmeyen bir dizi kenara verilen ad |
matching n.
|
|
145 |
Technical |
bir bileşenin iki durum arasında salınmasına neden olan bir dizi mekanik veya elektrikli cihaz |
wigwag n.
|
|
146 |
Technical |
rüzgarın kuvvetini belirtmek için çeşitli rüzgar hız aralıklarını ifade eden bir dizi kelime veya sayı |
windscale n.
|
|
147 |
Technical |
bir dizi rüzgar çanının parçası olan çan |
windbell n.
|
|
148 |
Technical |
çelik üretiminde bir dizi rulonun kılıfı veya standartları |
holster n.
|
|
149 |
Technical |
birlikte kullanılan bir dizi standartlaştırılmış birim |
module n.
|
|
150 |
Technical |
resmi bir kurumca standartlaştırılıp teknik camiaya açılan bir dizi spesifikasyon |
open-standard n.
|
|
151 |
Technical |
bir dizi kütüğü bir arada tutan çivili ahşap çubuk |
lock-down n.
|
|
152 |
Technical |
(dikişsiz cilt yapımında) genellikle plastikten yapılıp sırttan çıkan bir dizi yay benzeri çıkıntı |
comb n.
|
|
153 |
Technical |
manyetize çelik çubuğun ekseni boyunca dağılmış bir dizi kutup |
consequent points n.
|
|
154 |
Technical |
bir dizi düz cam levhadan oluşan bir güneş enerjisi toplayıcısı tipi |
flat-plate collector n.
|
|
155 |
Technical |
(birleşik krallık'ta) esasen askeri amaçlarla üretilip günümüzde eğlence ve iş için kullanılan bir dizi yüksek kaliteli ve detaylı harita |
ordnance survey map n.
|
|
156 |
Technical |
elektrik arkının ses nedeniyle değişimlerinin bir dizi fotoğrafını çeken bir cihaz |
photographone n.
|
|
157 |
Technical |
sahnede belirli ışıkları kontrol etmek için kullanılan bir dizi devreden her biri |
section n.
|
|
158 |
Technical |
(maden galerileri veya arazi oyukları) diğer sıralara dik açı yapan bir dizi sıra |
sheth n.
|
|
159 |
Technical |
(erimiş camı) bir dizi otomatik silindir üzerinden geçirerek şekillendirmek |
draw v.
|
|
160 |
Technical |
her boyutta farklı bir kardinaliteye sahip (dizi) |
jagged adj.
|
|
161 |
Technical |
bir dizi frekansta çalışan veya üretim yapabilen (elektronik aksam) |
multifrequency adj.
|
|
162 |
Technical |
fırından çıktıktan sonra bir dizi silindir üzerinden çekilen (cam) |
drawn adj.
|
|
Computer |
|
163 |
Computer |
bir sonraki dizi |
nextseqnum n.
|
|
164 |
Computer |
birbirleriyle uyumlu çalışan bir dizi yazılım uygulaması |
toolchain n.
|
|
165 |
Computer |
bir dizi sembolik veriyi bilgisayar diline dönüştüren bilgisayar programı |
assembler n.
|
|
166 |
Computer |
bir dizi sembolik veriyi bilgisayar diline dönüştüren bilgisayar programı |
assembly program n.
|
|
167 |
Computer |
bir dizi karakter şeklinde saklanan ve çeşitli formatlarda görüntülenebilen elektronik metin |
machine-readable text n.
|
|
168 |
Computer |
bir dizi komut ve tuş vuruşunu ifade eden tek bir bilgisayar komutu |
macro n.
|
|
169 |
Computer |
bir dizi perl ve c kaynak kodu ile yazılmış bir posta listesi programı |
majordomo n.
|
|
170 |
Computer |
arka arkaya ziyaret edilebilecek bir dizi ilgili internet sitesi |
webring n.
|
|
171 |
Computer |
microsoft'un yürüttüğü, microsoft ürünlerini kullanarak pek çok alanda yeterlilik sertifikası veren bir dizi program |
mcp ( microsoft certified professional) n.
|
|
172 |
Computer |
silisyumlu yarıiletkenin küçük kristalinden oluşan ve entegre bir devrede bir dizi elektronik işlevi yürütmek için üretilmiş bir elektronik cihaz |
microprocessor chip n.
|
|
173 |
Computer |
sabit boyutta olup genellikle bilgisayar işlemcisi tarafından çalıştırılan bir dizi bit |
word n.
|
|
174 |
Computer |
bir dizi belgeyi eşzamanlı olarak göstermek için bölünebilen görsel gösterim birimi ekranı |
multiwindow n.
|
|
175 |
Computer |
(dövüş) bir dizi basit eylemin bir araya geldiği kompleks hareket |
combo n.
|
|
176 |
Computer |
bilgisayarın işlev yerine getirmesi için bir dizi komut oluşturma |
computer programing n.
|
|
177 |
Computer |
bir dizi sembolik veriyi (bilgisayar programı vasıtasıyla) bilgisayar diline dönüştürmek |
assemble v.
|
|
178 |
Computer |
bir dizi noktayı sabit bir eksen etrafında döndürerek üç boyutlu bir model yapmak |
lathe v.
|
|
179 |
Computer |
javascript tabanlı web uygulamalarını geliştirmek için kullanılan bir dizi sistem yazılımı |
mean (mongodb, express, angularjs, node.js) abrev.
|
|
Telecom |
|
180 |
Telecom |
birbirleriyle telefonla iletişim kurmaya çalışan iki kişi tarafından yapılan bir dizi başarısız çağrı |
telephone tag n.
|
|
181 |
Telecom |
bir kimsenin telefon numarası çevrilmeden önce santralle bağlantı için çevrilen bir dizi numara |
dialling code n.
|
|
182 |
Telecom |
arama bağlantısını kesip hazır duruma geri dönmek için gereken bir dizi eylem |
clearing n.
|
|
Electric |
|
183 |
Electric |
iki paralel uç ve bir dizi küçük anahtarı içeren devrenin yerleştirildiği küçük dikdörtgen kap |
dip n.
|
|
Mechanic |
|
184 |
Mechanic |
tek bir çelik parçası üzerine monte edilmiş bir dizi keski ucu |
broach n.
|
|
185 |
Mechanic |
üzerinde ağır yüklerin taşınabilmesi için yan yana yerleştirilmiş bir dizi makara |
rollway n.
|
|
186 |
Mechanic |
(bir dizi makine operasyonunu) tekrar yürütmek |
recycle v.
|
|
Radio |
|
187 |
Radio |
gezegen atmosferinden engellenmeden geçen bir dizi elektromanyetik frekans |
window n.
|
|
Textile |
|
188 |
Textile |
tekstil işleme için oluşturulan bir dizi seri veya paralel iplik örgü |
chain n.
|
|
189 |
Textile |
yün temizlemeye yarayan bir dizi fıçı/kase |
train n.
|
|
190 |
Textile |
ham tekstil elyaflarını açmak ve temizlemekte kullanılan bir dizi döner sivri uçlu makine |
twilly n.
|
|
191 |
Textile |
deliksiz iğne veya makine ile bir dizi birleşik ilmeği iç içe geçirerek yapılan bir işleme |
knitwork n.
|
|
192 |
Textile |
(örgü ve dikişte) bir dizi büzgü dikme |
gathering n.
|
|
Architecture |
|
193 |
Architecture |
panjur sırtlarına çıtaları desteklemek için bağlanan bir dizi çapraz kayış |
ladder n.
|
|
194 |
Architecture |
çerçeveli tonozlu çatı yapısı oluşturmak üzere kesişen diyagonal çizgilerden oluşan bir dizi ahşap, metal veya beton eleman |
lamella n.
|
|
195 |
Architecture |
büyük çivi başlarını andıran bir dizi ufak piramit dizisinden oluşan süsleme |
nail-headed molding n.
|
|
196 |
Architecture |
büyük çivi başlarını andıran bir dizi ufak piramit dizisinden oluşan süsleme |
nail-head n.
|
|
197 |
Architecture |
dekorasyon olarak bina duvarına asılan bir dizi yalancı kemer |
arcature n.
|
|
198 |
Architecture |
bir dizi sütun arasındaki boşluğun hesaplanması |
areosystyle n.
|
|
199 |
Architecture |
bir dizi sütun arasındaki boşluğun hesaplanması |
intercolumniation n.
|
|
200 |
Architecture |
kısmen üst üste binen bir dizi eşit çaplı dairenin dış hatlarını oluşturan simetrik biçim |
multifoil n.
|
|
201 |
Architecture |
(ocak kemerlerinde) bir dizi gaz geçiş deliği |
pigeonhole n.
|
|
202 |
Architecture |
büyük çivi başlarını andıran bir dizi ufak piramit dizisinden oluşan (süsleme) |
nail-headed adj.
|
|
Construction |
|
203 |
Construction |
bir dizi bağlı demir çubuktan oluşan bağlantı |
chain tie n.
|
|
204 |
Construction |
bir dizi dökme demir silindirden oluşan su geçirmez koruyucu şaft astarı |
tubbing n.
|
|
205 |
Construction |
birden çok yol için bir dizi demiryolu sinyalini destekleyen yapı |
gantree n.
|
|
206 |
Construction |
bir dizi bağ taşı |
lock rand n.
|
|
207 |
Construction |
(britanya'da) ev inşaatı, tasarımı ve tesisleri konusunda belirlenmiş bir dizi standart |
parker morris standard n.
|
|
Automotive |
|
208 |
Automotive |
bir dizi sabit kontak ucu üzerinde dönüp egzoz portunda duran iletken bir koldan oluşan kontak |
wiper arm n.
|
|
Traffic |
|
209 |
Traffic |
bir dizi işaretleme aracından her biri |
button n.
|
|
210 |
Traffic |
bir dizi yaya yolundan yer biri |
button n.
|
|
Railway |
|
211 |
Railway |
tek vagona bağlanan bir dizi frenin tek noktadan tüm vagonları durduracak şekilde tasarlandığı sistem |
continuous brake n.
|
|
Aeronautic |
|
212 |
Aeronautic |
(uçakta) taşınacak yüklerin doğru konumunu gösterip ağırlık ve denge için kontrol listeleri, denge kayıtları ve izinleri içeren bir dizi şema |
loading chart (aircraft) n.
|
|
Marine |
|
213 |
Marine |
demirlenmiş bir dizi gemi |
tier n.
|
|
214 |
Marine |
geminin gövdesi üzerinde teknenin güvenlikle yüklenebildiği bir dizi çizgi |
plimsoll line n.
|
|
215 |
Marine |
kapatıldığında gemiyi bir dizi ayrı kompartımana bölen ağır kapılar |
watertight doors n.
|
|
216 |
Marine |
bir dizi (beyaz ve kırmızı renkli) lambanın gemi direğine dikey yerleştirildiği yaygın bir gece sinyal sistemi |
ardois system n.
|
|
217 |
Marine |
kadırga içindeki bir dizi kürek |
bank n.
|
|
218 |
Marine |
temel faaliyetleri kano ile seyretmek olan bir dizi keşif birliğine mensup er |
sea scout n.
|
|
219 |
Marine |
temel faaliyetleri kano ile seyretmek olan bir dizi keşif birliğine mensup er |
seascout n.
|
|
Mining |
|
220 |
Mining |
bir dizi delik açan bir delme makinesini taşıyan araba |
gadding car n.
|
|
221 |
Mining |
platformdan platforma atılarak yükseğe taşınan cevheri bir arada tutması için üst üste yerleştirilmiş bir dizi platform veya nişten her biri |
shamble n.
|
|
Medical |
|
222 |
Medical |
william bates tarafından tasarlanmış bir dizi göz egzersizi |
bates method n.
|
|
223 |
Medical |
bir dizi kasılma |
convulsion n.
|
|
224 |
Medical |
tıp alanında çalışmaya başlayanlarca geleneksel olarak verilip hipokrat ve onun eserlerinden esinlenen bir dizi mesleki ve etik taahhütle ilgili |
hippocratic adj.
|
|
225 |
Medical |
tıp alanında çalışmaya başlayanlarca geleneksel olarak verilip hipokrat ve onun eserlerinden esinlenen bir dizi mesleki ve etik taahhüde ait |
hippocratic adj.
|
|
Anatomy |
|
226 |
Anatomy |
omurilikteki sinir yollarından birini oluşturan bir dizi sinir hücresi |
vesicular column n.
|
|
227 |
Anatomy |
kulak salyangozu ile beyin zarının temporal lobu arasındaki işitsel yol boyunca yer alan bir dizi işlem merkezinden sonuncusunu teşkil eden sinir yapısı |
medial geniculate n.
|
|
228 |
Anatomy |
sarı elastik dokuda bulunup bitişiğindeki omurun zarını merkez noktadan sakruma bağlayan bir dizi bağ doku |
ligamentum flavum n.
|
|
Psychology |
|
229 |
Psychology |
bir dizi nesne veya düşünceye konsantre olma |
attention n.
|
|
230 |
Psychology |
deneklerin göreve veya bir dizi uyarana odaklanma süresi |
span of attention n.
|
|
231 |
Psychology |
yetenek, zeka, kişilik gibi özellikleri ölçmek için kullanılan bir dizi test |
battery n.
|
|
232 |
Psychology |
freudcu psikolojinin temeli olan bir dizi ilke |
metapsychology n.
|
|
Physiology |
|
233 |
Physiology |
anabolik süreçler sonucu salgı hücrelerinde üretilen bir dizi maddeden biri |
anastate n.
|
|
234 |
Physiology |
stres karşısında vücut sistemlerini seferber etmek için sempatik sinir sisteminin başlattığı bir dizi fizyolojik değişim |
fight-or-flight response n.
|
|
Pharmaceutics |
|
235 |
Pharmaceutics |
bir dizi hastalık bulaştırıcı organizmanın neden olduğu durumu tedavi eden bir grup antibiyotik |
tetracyclines n.
|
|
Printing |
|
236 |
Printing |
ürünleri, kişisel malzemeleri tanımlayan bir dizi harf veya rakam |
monomark [uk] n.
|
|
Gastronomy |
|
237 |
Gastronomy |
bir dizi farklı malzeme içeren yemek |
pousowdie [scotland] n.
|
|
Math |
|
238 |
Math |
kaotik sistemin çeşitli başlangıç koşulları için gelişmeye meyilli olduğu bir dizi sayısal değer |
chaotic attractor n.
|
|
239 |
Math |
eskiden çarpma ve bölme işlemlerinde kullanılan bir dizi derecelendirilmiş çubuktan oluşan abaküs |
napier's bones n.
|
|
240 |
Math |
eskiden çarpma ve bölme işlemlerinde kullanılan bir dizi derecelendirilmiş çubuktan oluşan abaküs |
napier's rods n.
|
|
241 |
Math |
bir dizi istatistiksel veride gözlemlenen değerlerin sabit bir değerden sapmalarının n'inci kuvvetlerinin ortalaması |
moment n.
|
|
242 |
Math |
bir dizi bağlantılı noktanın belirli kurallar çerçevesinde komşularıyla etkileşimde olduğu çeşitli matematiksel modellere verilen ad |
sandpile n.
|
|
243 |
Math |
her bir terimi aynı matematiksel işlem tekrarlanarak üretilen (dizi) |
recursive adj.
|
|
Geometry |
|
244 |
Geometry |
sabit orana sahip bir dizi ortogonal eksen |
orthohexagonal axes n.
|
|
Logic |
|
245 |
Logic |
bir dizi önerme ile ortaya konan kanıt |
monstrance n.
|
|
246 |
Logic |
bazı üyelerinin sıralanmasına izin veren bir dizi ilişki kategorisinden biri |
ordering n.
|
|
Statistics |
|
247 |
Statistics |
her özelliğin rastgele belirlendiği bir dizi değişiklikten oluşan stokastik süreç |
random walk n.
|
|
Physics |
|
248 |
Physics |
müzikal sesin kulakta bir dizi kurucu saf harmonik ton olarak algılandığını belirten bir yasa |
ohm’s law n.
|
|
249 |
Physics |
müzikal sesin kulakta bir dizi kurucu saf harmonik ton olarak algılandığını belirten bir yasa |
ohm's law n.
|
|
Chemistry |
|
250 |
Chemistry |
düşük molekül ağırlıklı bir dizi madde elde etmek için zincir aktarım ajanı ile polimerleşme |
telomerization n.
|
|
251 |
Chemistry |
düşük molekül ağırlıklı bir dizi madde elde etmek için zincir aktarım ajanı ile polimerleşme |
telomerisation n.
|
|
252 |
Chemistry |
sülfine benzeyen bir dizi kompleks bazik sülfür bileşiğinden herhangi biri |
thetin n.
|
|
253 |
Chemistry |
sülfine benzeyen bir dizi kompleks bazik sülfür bileşiğinden herhangi biri |
thetine n.
|
|
254 |
Chemistry |
fosfor asitlerindeki bir veya daha fazla oksijen atomunun kükürt ile değiştirilmesiyle elde edilen bir dizi asit |
thiophosphoric acid n.
|
|
255 |
Chemistry |
fosfor asitlerindeki bir veya daha fazla oksijen atomunun kükürt ile değiştirilmesiyle elde edilen bir dizi asit |
thiophosphorous acid n.
|
|
256 |
Chemistry |
sülfonik asitlerden türetilmiş bir dizi kararsız asitten herhangi biri |
thiosulfonic acid n.
|
|
257 |
Chemistry |
birbirine bağlı bir dizi kimyasal aparat |
train n.
|
|
258 |
Chemistry |
dört değerli manganez içeren bir dizi tuzdan her biri |
manganite n.
|
|
259 |
Chemistry |
mangan dioksit ve bir bazın tepkimesinden oluşan bir dizi kararsız tuzdan her biri |
manganite n.
|
|
260 |
Chemistry |
asetilen dizisindeki bir dizi doymamış metamerik hidrokarbon |
heptine n.
|
|
261 |
Chemistry |
bir dizi ilişkili organik bileşik |
homologous series n.
|
|
262 |
Chemistry |
etilen serisinden olan yanıcı ve renksiz sıvı formda bir dizi metamerik hidrokarbon |
octene n.
|
|
263 |
Chemistry |
etilen serisinden olan yanıcı ve renksiz sıvı formda bir dizi metamerik hidrokarbon |
octylene n.
|
|
264 |
Chemistry |
asetilen dizisindeki bir dizi doymamış metamerik hidrokarbon |
oenanthylidene n.
|
|
265 |
Chemistry |
(organik kimyada) diazo bileşiklerinin başka maddelerle yer değiştirdiği bir dizi reaksiyon |
diazo reactions n.
|
|
266 |
Chemistry |
rozanilin ve füksinle ilgili bir dizi baz veya boya |
rosaniline n.
|
|
267 |
Chemistry |
hidrokarbon radikalleri ile birleşmiş sülfürden oluşan bir dizi temel bileşikten her biri |
sulphine n.
|
|
268 |
Chemistry |
belirli metal elementlerinin organik radikallerle yaptığı bir dizi bileşikten birine ait |
metalorganic adj.
|
|
269 |
Chemistry |
belirli metal elementlerinin organik radikallerle yaptığı bir dizi bileşikten biriyle ilgili |
metalorganic adj.
|
|
270 |
Chemistry |
her bir üyesi bir öncekinden sabit artışla farklı bir dizi organik bileşiğe ait |
homologous adj.
|
|
271 |
Chemistry |
hidrokarbon radikalleri ile birleşmiş sülfürden oluşan bir dizi temel bileşiğe ait veya ilgili |
sulphinic adj.
|
|
Biology |
|
272 |
Biology |
fotosentez esnasında glukozun karbondioksitten sentezlendiği bir dizi reaksiyon |
calvin cycle n.
|
|
273 |
Biology |
eş kalıtsal bir organizmada yalnızca ikisi bulunabilen üç veya daha fazla alelden oluşan dizi |
multiple factor n.
|
|
274 |
Biology |
sıraya dizilmiş bir dizi geni içeren haploid kromozom seti |
complex n.
|
|
275 |
Biology |
bir dizi ara tipi aşırı uçlara bağlayan varyasyon |
continuous variation n.
|
|
276 |
Biology |
bir dizi halka şeklinde bağlanmak |
catenate v.
|
|
277 |
Biology |
(bir dizi geni) tek genotipte birleştirmek |
pyramid v.
|
|
278 |
Biology |
bir dizi halka veya zincir şeklinde oluşmuş |
catenate adj.
|
|
279 |
Biology |
bir dizi halka veya zincir şeklinde oluşmuş |
catenulate adj.
|
|
280 |
Biology |
yalnızca bir dizi çevresel koşul altında var olabilen |
obligate adj.
|
|
281 |
Biology |
yalnızca bir dizi çevresel koşul altında var olabilen (organizma) |
obligatory adj.
|
|
Biochemistry |
|
282 |
Biochemistry |
aynı anda çok sayıda deneyin yapılabilmesine olanak veren bir altlığa sıralanmış bir dizi minyatürize deney sahası |
microarray n.
|
|
283 |
Biochemistry |
içinde hemin klorür bulunduran bir dizi tuz |
hem in n.
|
|
284 |
Biochemistry |
hemin klorür içeren bir dizi tuz |
hemin n.
|
|
285 |
Biochemistry |
bir dizi ribonükleotitten oluşan oligonükleotit |
polyribonucleotide n.
|
|
286 |
Biochemistry |
bir dizi hücresel olayın sonuna doğru giden |
downstream adj.
|
|
287 |
Biochemistry |
bir dizi hücresel olayın sonuna doğru |
downstream adv.
|
|
Astronomy |
|
288 |
Astronomy |
jüpiter ile aynı yörüngeye sahip bir dizi asteroit |
trojan n.
|
|
289 |
Astronomy |
jüpiter ile aynı yörüngeye sahip bir dizi asteroit |
trojan asteroid n.
|
|
290 |
Astronomy |
jüpiter ile aynı yörüngeye sahip bir dizi asteroit |
trojan n.
|
|
291 |
Astronomy |
jüpiter ile aynı yörüngeye sahip bir dizi asteroit |
trojan group n.
|
|
292 |
Astronomy |
gradyo astronomisinde kullanılan bir dizi geniş açıklıklı radyo teleskopu |
aperture synthesis n.
|
|
Zoology |
|
293 |
Zoology |
toynakları ayak etrafında tek dizi halinde bulunan, fil ve gergedan benzeri bir grup otçul memeli |
anisodactyla n.
|
|
294 |
Zoology |
kuşlarda, dinozorlarda ve pterozorlarda pelvik bölgede sağlam kaynaşmış bir dizi omur |
sacrate n.
|
|
295 |
Zoology |
hayvanın sabit sırayla yaptığı bir dizi hareket |
ritual n.
|
|
296 |
Zoology |
gövdesi bir dizi halkadan oluşan |
annulose adj.
|
|
Botanic |
|
297 |
Botanic |
uç duvarlarını kaybetmiş bir dizi uzun hücrenin oluşturduğu kesintisiz boru şekilli yapı |
duct n.
|
|
Agriculture |
|
298 |
Agriculture |
kurutma veya kürleme için en iyi koşulları sağlamak üzere oluşturulmuş bir dizi mahsul |
windrow n.
|
|
299 |
Agriculture |
israil'de bir dizi küçük çiftlikten oluşan bir kooperatif yerleşimi |
moshav n.
|
|
Fishery |
|
300 |
Fishery |
bir dizi kancanın asılı olduğu misina |
trat n.
|
|
301 |
Fishery |
içinde bir dizi çemberin bulunduğu uzun ve silindirik balık tuzağı |
tunnel net n.
|
|
Social Sciences |
|
302 |
Social Sciences |
film, dizi veya başka bir medya uyarlamasında kaynak materyaldeki bir karakterin cinsiyetini değiştirme |
gender swapping n.
|
|
303 |
Social Sciences |
film, dizi veya başka bir medya uyarlamasında kaynak materyaldeki karakterin ırkını veya etnik kökenini değiştirme |
race swapping n.
|
|
Education |
|
304 |
Education |
yüksek lisansta ek olarak alınan bir dizi ders |
cognate n.
|
|
Linguistics |
|
305 |
Linguistics |
tek yükleme bağlı bir dizi öznenin kullanılması |
hypozeugma n.
|
|
306 |
Linguistics |
bir dizi maddenin geri dönüşümlü algoritmaya göre sıralanması |
lexical order n.
|
|
307 |
Linguistics |
yemen, umman ve arap yarımadası'nda m.ö. 8-5. yüzyıllar arasında yazıtlarda kullanılan bir dizi nesli tükenmiş sami dili |
old south arabian n.
|
|
308 |
Linguistics |
sami dillerinde bir dizi ilişkili kelimede çeşitli ünlü dizileri ve eklerle yinelenen ünsüz dizileri |
root n.
|
|
309 |
Linguistics |
telaffuzu kolaylaştırmak için bir dizi ünsüz şeklinde türemiş (ünlü) |
disjunctive adj.
|
|
310 |
Linguistics |
vurgulu bir ünlüden önce gelen bir dizi ünsüzden birinin hemen öncesinde yer alan (ses) |
pretonic adj.
|
|
311 |
Linguistics |
vurgulu bir ünlüden önce gelen bir dizi ünsüzden birini oluşturan (ses) |
pretonic adj.
|
|
History |
|
312 |
History |
ingiliz gemilerinin ingiltere ve kolonilerine mal taşımasını sınırlandıran bir dizi yasa |
navigation acts n.
|
|
313 |
History |
(amerikan iç savaşında) korgeneral grant ve general lee komutasındaki ordular arasında yapılan bir dizi savaş |
wilderness campaign n.
|
|
314 |
History |
bir dizi farklı parçadan oluşup çeşitli manzaralar oluşturacak şekilde yeniden düzenlenebilen resim |
myriorama n.
|
|
315 |
History |
bir dizi resmin arka arkaya gösterildiği eğlence gösterisi |
myriorama n.
|
|
316 |
History |
bir dizi fotoğrafın hızla arka arkaya gösterilerek hareket etkisinin yaratıldığı bir tür erken sinema filmi cihazı |
mutoscope n.
|
|
317 |
History |
(kraliyet arazisini) seçip bir dizi yıllık ödeme yaparak mülkiyet hakkını almak |
free-select [australia] v.
|
|
Archaeology |
|
318 |
Archaeology |
(dinozor, organizmaya ait) bir dizi fosilleşmiş ayak izi |
trackway n.
|
|
Religious |
|
319 |
Religious |
hinduizm'de iç temizliğinden öz disipline kadar değişen bir dizi uygulama |
tapas n.
|
|
320 |
Religious |
anglo-katolik bir cemaatin üyelerince oluşturulmuş bir dizi teolojik yayın |
tracts for the times n.
|
|
Philosophy |
|
321 |
Philosophy |
bir dizi vücut hareketi gerektiren yoga türü |
ashtanga yoga n.
|
|
Environment |
|
322 |
Environment |
biyotik gelişim sırasında birbirini takip eden bir dizi ekolojik topluluğa ait veya ilgili |
seral adj.
|
|
Geography |
|
323 |
Geography |
kanada'nın ontario eyaletinde bir dizi göl |
kawartha lakes n.
|
|
324 |
Geography |
rüzgarla savrulmuş bir dizi yaprak, kar, toz |
windrow n.
|
|
325 |
Geography |
güneybatı ingiltere'de, somerset'in kuzey kesiminde yer alan bir dizi kireçtaşı tepesi |
mendips n.
|
|
326 |
Geography |
güneybatı ingiltere'de, somerset'in kuzey kesiminde yer alan bir dizi kireçtaşı tepesi |
mendip hills n.
|
|
327 |
Geography |
kuzeydoğu minnesota'daki demir yatakları açısından zengin bir dizi tepe |
mesabi range n.
|
|
328 |
Geography |
bir dizi tepe |
hill n.
|
|
329 |
Geography |
meksika körfezi'nin güney louisiana, güney mississippi, güneybatı alabama ve kıyıya yakın bir dizi küçük adayı sınırlayan kolu |
mississippi sound n.
|
|
330 |
Geography |
kaliforniya'daki yosemite ulusal parkı'nda bulunan bir dizi şelale |
yosemite n.
|
|
331 |
Geography |
kaliforniya'daki yosemite ulusal parkı'nda bulunan bir dizi şelale |
yosemite falls n.
|
|
332 |
Geography |
kudüs'ün doğusundaki batı şeria'da bulunan bir dizi tepe |
olives n.
|
|
333 |
Geography |
kudüs'ün doğusundaki batı şeria'da bulunan bir dizi tepe |
olives mount of n.
|
|
334 |
Geography |
fransa'nın doğusunda bulunan bir dizi tepe |
côtedor n.
|
|
Meteorology |
|
335 |
Meteorology |
bilim adamları tarafından sinoptik manyetik, meteorolojik veya diğer fiziki gözlemleri yapmak için belirlenen bir dizi özel günden her biri |
term day n.
|
|
Geology |
|
336 |
Geology |
esas olarak rocky dağları bölgesindeki laramie dağları'nda görülen tersiyer döneme tarihlendiği düşünülen bir dizi kapsamlı katman |
laramie group n.
|
|
337 |
Geology |
isviçre'de ve yakınında bulunan bir dizi fosilli tortul tabaka |
molasse n.
|
|
338 |
Geology |
geç triyas dönemi'ne tarihlenen bir dizi kayaç oluşumu |
rhaetic n.
|
|
339 |
Geology |
geç triyas dönemi'ne tarihlenen bir dizi kayaç oluşumu |
rhetic n.
|
|
340 |
Geology |
ardışık stratigrafik tabakalarda bulunan bir dizi fosilde zamanla meydana gelen bir dizi küçük ve ilerleyici değişiklik |
mutation [dated] n.
|
|
341 |
Geology |
ardışık bir dizi yatak veya magmatik kayaç topluluğu |
group n.
|
|
342 |
Geology |
bir dizi yakın aralıklı fay |
compound fault n.
|
|
343 |
Geology |
yeni bir okyanusal litosfer oluşumuna sebep olan bir dizi süreç |
seafloor spreading n.
|
|
344 |
Geology |
yeni bir okyanusal litosfer oluşumuna sebep olan bir dizi süreç |
sea-floor spreading n.
|
|
345 |
Geology |
geç triyas dönemi'ne tarihlenen bir dizi kayaç oluşumuna ait |
rhaetic adj.
|
|
346 |
Geology |
geç triyas dönemi'ne tarihlenen bir dizi kayaç oluşumu ile ilişkili |
rhaetic adj.
|
|
347 |
Geology |
geç triyas dönemi'ne tarihlenen bir dizi kayaç oluşumuna ait |
rhetic adj.
|
|
348 |
Geology |
geç triyas dönemi'ne tarihlenen bir dizi kayaç oluşumu ile ilişkili |
rhetic adj.
|
|
Military |
|
349 |
Military |
bir dizi silah |
tier n.
|
|
350 |
Military |
bir dizi silah lombarı |
tier n.
|
|
351 |
Military |
uçaktan art arda atılan bir dizi bomba |
train n.
|
|
352 |
Military |
arabalara monte edilmiş bir dizi mühimmat |
artillery train n.
|
|
353 |
Military |
tek bir komutanın ortak bir plan çerçevesinde operasyonel veya stratejik hedeflere ulaşmak için yürüttüğü bir dizi taktiksel eylem |
major operation n.
|
|
354 |
Military |
bir dizi kulübe |
hutment n.
|
|
355 |
Military |
bir nesnenin farklı bir dizi çalışma bandından eşzamanlı elde edilen görüntüsü |
multi-spectral imagery n.
|
|
356 |
Military |
belirli koşullar altında hedefe yapılan bir dizi atış |
course n.
|
|
357 |
Military |
askeri deniz ulaştırma komutanlığı'nın bir dizi özel seyir için ticari gemi yetkilendirdiği sözleşme |
consecutive voyage charter n.
|
|
358 |
Military |
saldırı durumunda indirilmek üzere geçidin arkasına koyulan sivri uçlu ve demirli bir dizi uzun ve kalın kereste |
orgue n.
|
|
359 |
Military |
ele geçirilmiş hassas bir mevzideki personel belgeleri, elektronik veriler ve malzemelerden faydalanılması ve mevzideki tüm tehditlerin etkisiz hale getirilmesi için yürütülen bir dizi faaliyet |
sensitive site exploitation n.
|
|
Sport |
|
360 |
Sport |
bilardoda masa kenarına bitişik üç topun bulunduğu, özellikle köşeye yakın olan bir veya bir dizi karambol |
nursery n.
|
|
361 |
Sport |
oxford üniversitesi'nde düzenlenen bir dizi tekne yarışı |
torpids n.
|
|
362 |
Sport |
bir dizi atak ve karşı atak yapan her iki eskrimcinin de puan alamaması durumu |
tac-au-tac n.
|
|
363 |
Sport |
geçmişte ingiltere ve avustralya arasında oynanmış bir dizi kriket maçı |
the ashes n.
|
|
364 |
Sport |
hızlı ve bir dizi çevik hareket içeren bir yoga türü |
astanga yoga n.
|
|
365 |
Sport |
hızlı ve bir dizi çevik hareket içeren bir yoga türü |
ashtanga yoga n.
|
|
366 |
Sport |
(judo ve karatede) teknik beceri gösteren bir dizi hareketten oluşan çalışma |
kata n.
|
|
367 |
Sport |
(bilardo, kroket) arka arkaya bir dizi başarılı atış |
break n.
|
|
368 |
Sport |
takımın kendi sahasında oynadığı bir dizi ardışık oyun |
home stand n.
|
|
369 |
Sport |
her gün yapılan bir dizi jimnastik egzersizi |
daily dozen n.
|
|
370 |
Sport |
çeşitlilik ve mücadele açısından olimpiyat oyunlarına benzeyen bir dizi yarışma |
olympiad n.
|
|
371 |
Sport |
aynı oyuncuların tekrar tekrar oynadığı bir dizi turnuvanın katılımcıları |
the circuit n.
|
|
372 |
Sport |
buz pateninde önceden belirlenmiş bir düzende yürütülen ve şampiyona yarışmasına ait aşamalı bir dizi temel artistik patinaj hareketlerinden her biri |
school figure n.
|
|
Baseball |
|
373 |
Baseball |
takımın kendi sahasında oynadığı bir dizi maç |
homestand n.
|
|
Chess |
|
374 |
Chess |
konumsal avantaj için yapılan bir dizi saldırı hamlesi |
attack n.
|
|
375 |
Chess |
bir dizi hamle ve birkaç parçadan oluşan savaş hilesi |
combination n.
|
|
Wagering |
|
376 |
Wagering |
bir dizi at yarışı |
circuit n.
|
|
Art |
|
377 |
Art |
balede değişen ayaklarla bir dizi hızlı dönüş yapma |
chaînés n.
|
|
378 |
Art |
sahibinin sergiye ödünç verdiği bir dizi sanat eseri |
loan collection n.
|
|
Music |
|
379 |
Music |
bir dizi cam kaseden oluşan bir müzik aleti |
armonica n.
|
|
380 |
Music |
tek bir makama dayalı bir dizi versiyondan her biri |
variation n.
|
|
381 |
Music |
klavyesindeki az sayıda tuşun diyatonik dizi notaları ile sınırlı olduğu bir akordeon çeşidi |
melodeon n.
|
|
382 |
Music |
kolaylıkla ayırt edilebilen bir dizi arka arkaya çalınan nota |
melodic line n.
|
|
383 |
Music |
kolaylıkla ayırt edilebilen bir dizi arka arkaya çalınan nota |
melodic phrase n.
|
|
384 |
Music |
ikinci, üçüncü, beşinci ve altıncı notalar hariç tam seslerle bölünmüş bir diyatonik dizi |
minor diatonic scale n.
|
|
385 |
Music |
üzerinde bulunan kolu çevirerek ve bir dizi tuşa basarak çalınan boyunsuz viyolaya benzer telli bir müzik aleti |
humstrum n.
|
|
386 |
Music |
bir dizi cam kaseden meydana gelen, parmakla ovarak veya klavye mekanizmasıyla çalınan bir 18. yüzyıl enstrümanı |
glass harmonica n.
|
|
387 |
Music |
bir dizi cam kaseden meydana gelen, parmakla ovarak veya klavye mekanizmasıyla çalınan bir 18. yüzyıl enstrümanı |
musical glasses n.
|
|
388 |
Music |
klarnette neredeyse kesintisiz perde değişikliği yapan bir dizi nota |
glissando n.
|
|
389 |
Music |
notalara göre dizilip ıslak parmağın sürtülmesiyle çalınan bir dizi bardak |
musical glasses n.
|
|
390 |
Music |
(caz veya rock müzikte) bir dizi kısa akor |
riff n.
|
|
391 |
Music |
(caz veya rock müzikte) bir dizi kısa akor çalma |
riffage n.
|
|
392 |
Music |
sekiz sesten oluşan bir diyatonik dizi |
octachord n.
|
|
393 |
Music |
bir dizi hafifçe kırıp diğer bacağı öne veya arkaya uzatarak yapılan bir salon dansı figürü |
dip n.
|
|
394 |
Music |
belirli birkaç noktada kullanılan bir dizi org düğmesi |
combination n.
|
|
395 |
Music |
tek bir makama dayalı bir dizi versiyondan her biri |
diversion n.
|
|
396 |
Music |
(buz pateni) bir dizi hareketle yapılan motif |
figure n.
|
|
397 |
Music |
borulu orgda bir dizi durağı kontrol eden düğme |
flue stop n.
|
|
398 |
Music |
borulu orgda bir dizi durağı kontrol eden düğme |
flue stopper n.
|
|
399 |
Music |
borulu orgda bir dizi durağı kontrol eden düğmelerin tümü |
fluework n.
|
|
400 |
Music |
çerçeveye monte edilmiş bir dizi metal çubuktan oluşup küçük çekiçlerle çalınan bir orkestra enstrümanı |
orchestral bells n.
|
|
401 |
Music |
bir dizi kısa akor çalmak |
riff (on) v.
|
|
402 |
Music |
(caz veya rock müzikte) bir dizi kısa akor çalmak |
riff v.
|
|
403 |
Music |
bir dizi hafifçe kırıp diğer bacağı öne veya arkaya uzatmak |
dip v.
|
|
Theatre |
|
404 |
Theatre |
bir dizi ilgisiz kısa performanstan oluşan gösteri |
variety n.
|
|
Cinema |
|
405 |
Cinema |
eşzamanlı çalışan bir dizi ekran |
multiscreen n.
|
|
406 |
Cinema |
film veya video üzerinde oynatılan bir dizi başlık |
roller n.
|
|
407 |
Cinema |
bir dizi veya filmin senaristlerinin ortaklaşa senaryo yazdığı alan |
writers' room n.
|
|
408 |
Cinema |
film, dizi veya başka bir medya uyarlamasında kaynak materyaldeki bir karakterin cinsiyetini değiştirme |
gender-swap n.
|
|
409 |
Cinema |
film, dizi veya başka bir medya uyarlamasında kaynak materyaldeki bir karakterin cinsiyetini değiştirme |
gender-swapping n.
|
|
410 |
Cinema |
film, dizi veya başka bir medya uyarlamasında kaynak materyaldeki karakterin ırkını veya etnik kökenini değiştirme |
race swap n.
|
|
411 |
Cinema |
film, dizi veya başka bir medya uyarlamasında kaynak materyaldeki karakterin ırkını veya etnik kökenini değiştirme |
race-swap n.
|
|
412 |
Cinema |
film, dizi veya başka bir medya uyarlamasında kaynak materyaldeki karakterin ırkını veya etnik kökenini değiştirme |
race-swapping n.
|
|
413 |
Cinema |
film, dizi veya başka bir medya uyarlamasında kaynak materyaldeki karakterin ırkını veya etnik kökenini değiştirme |
race bending n.
|
|
414 |
Cinema |
film, dizi veya başka bir medya uyarlamasında kaynak materyaldeki karakterin ırkını veya etnik kökenini değiştirme |
race-bending n.
|
|
Librarianship |
|
415 |
Librarianship |
ortak konusu, yazarı veya fiziksel özellikleri olan bir dizi kitap |
library edition n.
|
|
Archaic |
|
416 |
Archaic |
bir dizi asker |
boast n.
|
|
417 |
Archaic |
bir dizi reaksiyon sırasında değişmeden kalabilen atom grubu |
compound radical n.
|
|
418 |
Archaic |
maiyete veya bir dizi hizmetçiye ait |
menial adj.
|
|
419 |
Archaic |
maiyeti veya bir dizi hizmetçiyi oluşturan |
menial adj.
|
|
Engineering |
|
420 |
Engineering |
bir dizi deneme yardımıyla mekanik cihazın doğru olarak ayarlanmasına olanak sağlayan yöntem |
tentation n.
|
|
421 |
Engineering |
(bir dizi noktayı tek noktaya) haritalamak |
identify v.
|
|
Ornithology |
|
422 |
Ornithology |
telekte aynı sıra üzerindeki bir dizi tüy |
wab n.
|
|
423 |
Ornithology |
tarsusun arka kısmında tek bir dizi büyük pulu olan (kuş) |
holaspidean adj.
|
|
424 |
Ornithology |
üst üste binmiş bir dizi pulla kaplı (ayak bileği) |
scutellate adj.
|
|
425 |
Ornithology |
üst üste binmiş bir dizi pulla kaplı (ayak bileği) |
scutellated adj.
|
|
426 |
Ornithology |
ayak bileği üst üste binmiş bir dizi pul ile kaplı olan |
scutiped adj.
|
|